Ayasofya efsaneleri, Bizans imparatorluğu tarafından yapılmış olan bu mekânın sırlarla dolu olmasından dolayı uzun yıllardan beri anlatılmaktadır. Ayasofya’nın sırları ilgili mekân günümüzde de büyük ilgi gördüğünden dolayı merak edilmektedir. Sizlerin de bildiğiniz gibi Ayasofya İstanbul ilinde yer almakla birlikte Bizans imparatorluğu tarafından inşa edilmiş olan bir yapıdır. Bizans imparatorluğu zamanında Ortodoks kilisesi olarak kullanılan bu mimari eser günümüzde Ayasofya müzesi adı altında kullanılmaktadır. Osmanlı devleti İstanbul ilini fethettikten sonra Ayasofya’yı belirli bir dönem cami olarak kullanmıştır. Günümüzde müze haline getirilmiş olan Ayasofya’nın yaklaşık olarak 900 sene boyunca kilise olarak kullanıldığı, 500 sene boyunca ise cami olarak kullanıldığı bilinmektedir. Bu nedenden dolayı Ayasofya’nın hem Müslümanlar hem de Hıristiyanlar için önemli mekânlar arasında yer aldığını söylememiz mümkündür.
Ayasofya içerisinde yer alan ve terleyen direk olarak nitelendirilen kısım hakkında anlatılan efsaneler Ayasofya efsaneleri arasında en çok anlatılan efsaneler sıralamasında baş sırada bulunmaktadır. Terleyen direk üzerinde yapılan gözlemlemeler sonucunda bu direğin yaz kış demeden sürekli olarak nemli olduğu gözlemlenmiştir. Anlatılan efsanelere göre hazreti Hızır Ayasofya’nın yönünü Kâbe’ye çevirmek için eliyle bu direğe dokunmuştur ve bu yüzden ilgili direkt sürekli olarak nemli kalmaktadır. Anlatılan başka bir efsaneye göre ise terleyen direğin imalatında kullanılan harcın içerisine zemzem suyu katılmış ve bu nedenden dolayı sürekli olarak ilgili direk nemli kalmaktadır. Olaya bilimsel olarak yaklaşıldığında direğin içerisinde yer alan gözenekler zeminde yer alan suyu çekmekte ve bundan dolayı direkt sürekli olarak nemli kalmaktadır. Ayasofya içerisinde daha çok sayıda direk yer alsa da sadece bu direğin sürekli olarak nemli kalması Ayasofya’nın sırları arasında kabul edilmektedir. Ayrıca terleyen direk üzerinde yer alan deliğe parmağını sokan kişilerin ellerinde bir daha terleme meydana gelmediği de anlatılanlar arasında yer almaktadır. Özellikle sürekli olarak ellerinin terlemesinden yakınan kişiler bu durumdan kurtulmak adına daimi olarak Ayasofya içerisinde yer alan terleyen direğe giderek dertlerine derman aramaya çalışmaktadır.
Ayasofya’nın sırları üzerinde araştırma yaparken özellikle büyük salondaki kuyu hakkında anlatılan efsanelerin aşırı derecede insanlar tarafından ilgi gördüğünü gözlemledik. Ayasofya’nın içerisinde yer alan büyük salondaki kuyunun şifa dağıttığına inanılmaktadır. Özellikle Ayasofya müze haline çevrilmeden evvel kalp problemi olan insanlar sabahleyin buraya gelerek sabah namazını kıldıktan sonra kuyu içerisinde yer alan suyu içmekteydi ve kuyu içerisinde yer alan suyun çeşitli kalp hastalıklarına ortadan kaldırdığını inanılmaktadır. Bu konu hakkında her ne kadar bilimsel çalışma yapılmamış olsa da kuyunun suyunu içip şifa bulduğunu iddia eden çok sayıda kişi bulunmaktadır. Bu durumun psikolojik mi yoksa gerçekten de kalp hastalıklarına iyi geliyor mu konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Tek temennimiz Ayasofya’nın sırlarını gün yüzüne çıkartmak için uzmanların bu kuyu üzerinde araştırmalar yapmasıdır.
Ayasofya’nın sırları arasında yer alan bir diğer efsane de kubbenin hemen üst kısmında yer alan pençe izidir. Anlatılan efsanelere göre bu pençe izini Fatih Sultan Mehmet’in atı oluşturmuştur. Fatih Sultan Mehmet’in atı ürkünce birden duvara dayanmış ve kubbenin yaklaşık olarak 6 metre üst kısmında bulunan bu pençe izinin oluşmasına neden olmuştur. Normalde bir atın bu izi oluşturması mümkün değildir ancak ilgili izinde kendiliğinden ortaya çıkmadığı düşünülmektedir. Her ne kadar bu konuda anlatılan efsaneler bilimsel olarak desteklenmiyor olsa da insanlar Ayasofya’nın sırları ile alakalı anlatılan efsanelere inanmaya devam etmektedir. Bu konular üzerinde bilimsel bir gerçeklik ortaya konulacak olursa sizleri bu konular hakkında da bilgilendirmeye devam edeceğiz.